Kur’an “Şecereyi Tayyibe” ve “Şecereyi Mel’une” tabirini kullanırken her iki sınıfın dışa yansıyan zahirinden ziyade batınına dikkat çekerek dış yansımalarından ziyade köküne inilmesine tekit etmiştir. Zira her iki zümrenin köküne inilmeksizin zahiriyle yetinilmesi, çoğu zaman her iki grubun dışa yansıyan somut örneklerinin yanlış algılanmasına sebep olur. Yezid’in safında yer alan on binlerce Ehlibeyt’in kanına susamış Yezidilerin, Yezid’i “Emirü’l Müminin” tanıyarak hiçbir zaman ve mekanın şahit olamayacağı canilikle Hüseyin ve Hüseynileri şehit etmelerinin en önemli sebeplerinden birisi Kur’anî bu gerçeğin görmezlikten gelindiğini ortaya koyar.
Müslümanların iffetli eşlerine tecavüz etmekten çekinmeyen ve hatta hamile kadını karnındaki çocuğuyla öldürmekten hiçbir rahatsızlık duymayan gece gündüz ibadet etmenin eseriyle alın ve dizleri nasır bağlamış Havariç fırkası diline doladığı “Hüküm yalnızca Allah’ındır” söylemini iki cilt arasında toparlanmış vahiyden yani Kur’an-ı Kerimden almış, ne var ki İslam’ın ikinci asli sutunu yani Kur’an-ı Natık’ı mühmel bıraktığı için söz konusu çirkinlik ve cinayetlere bulaşmıştır.