İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’den, son peygamber Hz.
Muhammed’e (saa) kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettiği din olan
İslam’ın temel hedeflerinin gerçekleşmesi ve insanoğlunun onurlu bir
hayat yaşayabilmesi için sahip olması gereken temel haklar vardır.
Din, akıl, namus, can ve malın korunması
ve güvenliği bu hakların en önemlilerindendir. İslam dininin emir ve
yasaklarının temel gayesi ve hikmeti de bu değerlerin korunması ve
insanın güven, huzur ve mutluluk içinde yaşamasıdır.
Can ve mal emniyeti de en temel insan haklarındandır. Her türlü
tecavüzden, saldırılardan korunmuştur. Hiç kimse ne kendisine, ne de
başkasına verilen bu emaneti yok etmeye yetkili kılınmamıştır. Nitekim
Cenab-ı Hak insan hayatına kasdetmeyi en büyük günahlardan saymış ve
Kur‘ân-ı Kerîm’de buyurmuştur:
"وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَامًا"
“Yine onlar ki, Allah ile beraber tuttukları başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah‘ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan günahının cezasını bulur.”
* * *
“…Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de birisinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”[2]
Bu âyet-i kerîmeye bakıldığında bir insanı
öldüren adetâ bütün insanları öldürmüş, bir insanı kurtaran da adetâ
bütün insanlığa hayat vermiş gibi olduğu vurgulanmaktadır. Çünkü
İslam’ın temel gâyesi, insanın güven, huzur ve mutluluk içerisinde
yaşamasıdır.
Mal emniyeti de, İslam’ın temel prensiplerindendir. Bizler; “İşçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz.” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Sevgili Peygamberimiz veda hutbesinde “Bugününüz
nasıl mukaddes bir gün ise, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu
şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız,
namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.” buyurarak dinimizin bu konudaki hassasiyetine işaret buyurmuştur.
Yüce dinimiz, canı ve malı korumak, insanı olgunlaştırmak ve kâmil hâle
getirmek için bir takım kurallar ortaya koymuştur. Bu kuralların başında
m’ümin olarak inanmak zorunda olduğumuz iman esasları gelmektedir.
Allah’a ve âhiret gününe gönülden îmân eden ve yaptığı her iyilik ve
kötülüğün karşılığını âhirette mutlaka göreceğine îmân eden insan,
başkalarının canına ve malına zarar verebilir mi? Bizler İnancımız
gereği insanlara hizmetin Allah’a hizmet anlamına geldiği bilincine
sahibiz. Bu anlayış pratik hayatta davranışlarımıza yansıdığında
kendimizin ve başkalarının can - mal güvenliği ve diğer bütün kutsal
değerlerimizin güvenliği sağlanmış, toplumda huzur ve mutluluk tesis
edilmiş olacaktır. Unutmayalım ki, gönüllerinde Allah ve Peygamber
sevgisi olan, topluma hizmet etme aşkı bulunan nesillerin çoğalmasıyla
gerçek toplumsal barış, güven ve huzur sağlanacaktır.
Yazımızı, Aziz İslam Peygamberinin yüz bini aşkın insana ve kıyamete
kadar gelecek bütün ümmetine hitaben Veda Hutbesi’nde ifade buyurduğu şu
sözlerle bitirelim:
“Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. Allah da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Dikkat ediniz! Cahiliye döneminden kalma bütün adetler kaldırılmıştır ve ayağımın altındadır. Cahiliyye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.”
........
[1] Furkân / 68
[2] Mâide / 32