Aydınlarımız batılın meşalesiyle aydınlandığı sürece sadece kendilerini değil, kendilerine tabi olan kitleleri de karanlığa boğacaklardır.

14 Kasım 2024 - 13:31
Aydınlarımız Batıl Hizbin Meşalesiyle Aydınlandığı Sürece... (2)
Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Gerek ülkemiz ve gerekse dünyanın her hangi bir noktasında yaşayan Müslüman kardeşlerimizin bilmesi gerekir ki dünya var olmaya devam ettiği sürece hak ve batıl savaşı devam edecektir, zira bu savaş ne hakkın hakkaniyetinden ve ne de batılın batıllığından ödün verdiği bir savaştır. Şahıslardan tutunda grup, kuruluş, kurum, toplum ve devletlere kadar hiç kimse böyle bir savaşın karşısında çekimserliğini ilan edemez veya çekimserlik iddiasında bulunamaz, zira kutsal kitabımız Kur’an’ın bakışına göre sukut yalnızca batılın onaylanması değil, aynı zamanda batılla aynı doğrultuda hareket etmek ve daha ilerisi batılın yazgısına ortak olmak anlamındadır. Hatta yine Kur’an’ın bildirdiği kadarıyla tarihteki nice kavimlerin abit ve zahit kitlesi o toplumların taşkınlarının kaderine ortak olarak onlarla birlikte helak olup gitmişlerdir. Ortadoğu toplu kıyımlarında her gün ekran karşısında Müslümanların vahşice ölümlerine tanıklık edip de varlığında hiçbir uyarılma hissetmeksizin gece namazı için saatini kuran kimseler hiç şüphesiz Kur’an’ın bildirdiği geçmiş toplumların azgınlarıyla birlikte helak olan zahit ve abitlerinin ta kendileridir. Keza hak ve batılı algılamasına rağmen hakkın aleyhine ve batılın lehine kalem oynatan, konferans düzenleyen, mitingler tertipleyen, gazete yayınlayan, site idare eden ve özetle var olan kabiliyet ve yetilerinin tamamını Hüseyin’in (a.s) kırbasını ok yağmuruna tutup Peygamber (a.s) hanedanını susuzluktan kırarak Yezit ve Yezitlerin kırbasına su taşıyanların yazgısı da hiç şüphesiz taşkınların yazgısına eşit olacaktır, zira Allah’ın varlık âlemine hâkim kıldığı sünneti (sebep ve sonuç ilkesi) beşerin değiştirebileceği türden bir sünnet değildir.

Düşünce sivriliğinin zirvelerinden zihin dünyasıyla muvafık ya da muhalif; örtüşen ya da çelişen “izim” ağacının meyvelerini toplayıp heybesine koyan, ancak eylem ve hakkı yansıtma adına çekimserliğin sınırlarını zorlayan ülkemiz düşünür ve aydın görüşlü insanlarının ağzına çalınan bal küpü son demlerini yaşamaktadır.

Aydınlarımız batıl hizbin meşalesiyle aydınlandığı sürece sadece kendilerini değil, kendilerine tabi olan kitleleri de karanlığa boğacaklardır, zira batılın meşalesiyle aydınlanan aydınlar Kur’an ifadesiyle “Şeceretin mel’une” ağacının zehirli meyveleridirler; dışının nefes kesen alımlılığına rağmen ısıranı zehirleyen meyveler…